" Fıkıh " Henüz yorum yapılmamış.

 

 Dört Mezhebe Göre Guslün Farzları

Hanefilere, Şafiilere, Malikilere ve Hanbelilere göre guslün farzları...

Hanefîlere göre: Guslün farzlarının üç tanedir:

1. Mazmaza,

2. İstinşak,

3. Tüm vücûdu suyla yıkamak.

1. Mazmaza: Temizleyici suyu ağza vermekten ibarettir. Ağza alman su ağız içinde çalkalanmasa veya tekrar dışarı atılmasa da, yutulsa da farz yerini bulmuş olur. Ancak suyun, ağzın her tarafına isabet etmesi şarttır. Gusül yapacak olan kişinin dişlerinin arasında boşluk varsa ve bu boşlukta yemek artığı da kalmış olsa bile, yapılan gusül geçerli olur. Ama ihtiyat bakımından en uygun olan davranış, dişler arasında ve diş etleri üstünde bulunan kirlerle yemek artıklarını çıkarıp temizlemektir.

2. İstinşak: Burun içine su vermektir. Burun içinde kurumuş sümük veya kir varsa bunlar temizlenip giderilmediği takdirde yapılan gusül sahîh olmaz. Bu hüküm, müslümanlan sürekli temizliğe sevkeden bir etkendir. Burundaki bu pislikleri çıkarıp temizlemenin ve altlarını yıkamanın vâcib olması şeriat koyucunun, bedene fayda veren iç ve dış temizliğe ne kadar özen gösterdiğine ilişkin mükemmel bir delildir.

3. Cünüblük nedeniyle yapılan gusülde tüm vücûdu suyla yıkamak, üzerinde ittifak edilen bir farzdır. Vücûdun çok küçük bir parçasına su isabet etmeyecek olursa gusül geçersiz olur. Gusül yapmak isteyen kişi, vücûdunun üzerinde bulunup da suyun cilde ulaşmasına engel olan şeyleri gidermelidir. Meselâ tırnaklarının arasında suyun deriye ulaşmasını engelleyen pislikler olursa bu şahıs, ister köylü ister kentli olsun guslü geçersiz olur. Ama tırnaklar arasında toprak, çamur ve benzeri kirler bulunursa kişi bundan muaf tutulur. Guslü de sahîh olur. Ama bazı mesleklerde çalışan işçilerin tırnakları arasında bulunan kirlerin guslü etkileyip etkilemeyeceği hususunda eserlerde görüş ayrılıkları mevcûttur. Meselâ devamlı olarak hamur yoğuran ekmekçinin tırnakları arasında hamur bulunmasıyla boyacının tırnakları arasında yapışık ve cirmi olan boya parçalarının bulunması bunlara örnek olarak gösterilebilir. Ki bunları temizleyip gidermek çok güçtür.

Bazı fıkıhçılar bu durumdaki kimselerin tırnak aralarında kalan şeylerin guslü geçersiz kılacağını söylemektedirler. Bazıları da zaruret dolayısıyla bu kimselerin gusüllerinin sahîh olacağını söylemektedirler. Çünkü şeriat, zaruret durumlarını genel hükümlerden her zaman istisna etmiştir. Bu gibi kimseler de güçlük ve zaruret içinde olduklarından ötürü zorlanmamalıdırlar. Fıtrata uygun olan İslâm dinine yaraşan da budur.

Gusül yaparken kadının, saç örgülerini çözmesi gerekmez. Ancak suyu, saç diplerine kadar ulaştırması gerekir. Şakakları üzerine inen zülfünü yıkamaya gerek yoktur. Saçları örülü değilse ve su dibine kadar ulaşmıyorsa bu durumda suyu saçlarının arasına girdirmesi gerekir. Kadın, başına cismi olan ve biraz da katı durumda bulunan bir esansı sürecek olursa ve bu esans, gusül esnasında suyun saç diplerine kadar ulaşmasına engel olursa bunu giderip temizlemesi gerekir. Ki su, saç dibine ulaşsın. Kadın, dar yüzükler, bilezik ve küpeler takınmışsa, suyun alt tarafına ulaşması için bunları oynatması vâcibtir. Eğer suyu alt taraflarına ulaştırmıyorsa bu durumda çıkarılmaları gerekir. Kulak delik olup içinde küpe yoksa gusül esnasında bu deliğe suyu girdirmek gerekli olur. Su bu deliğe kendiliğinden girerse ne ala. Aksi takdirde her ne ile mümkün olacaksa suyu onunla girdirmek gerekli olur. Kadının gusül esnasında parmağını vaginasına girdirmesine gerek yoktur. Ama erkeğin, gusül esnasında suyu sakal tüylerinin arasına ve diplerine ulaştırması vâcibtir. Tüyleri örülü olsa da olmasa da hüküm aynıdır. Gusül esnasında göbek ve benzeri çukur yerlere de suyu ulaştırmak vâcibtir. Parmağı göbek çukuruna koyup hareketlendirmek gerekir. Sünnet olmamış kişinin, suyu penisinin baş tarafındaki kılıfının altına ulaştırması vâcib olmayıp sadece müstehabtır.

Şafiilere göre: Guslün farzları iki tanedir:

Niyet ve bedenin tümünü suyla kaplamak (yıkamak).

1. Niyet: Gusle başlarken vücûdun ilk yıkanılacak yeri yıkamaya girişildiğinde niyet edilmelidir. Bedeninin ilk organını yıkamaya başlamadan daha önce niyet edecek olan kişinin guslü bâtıl olur.

2. Bedenin tümünü suyla kaplamak: Bedenin üzerindeki kıllar sık olsun seyrek olsun, bu farzın kapsamına girer. İç ve dışlarını yıkamak farzdır. Farz olan, suyun kılların arasına girmesidir. Sık oldukları takdirde dipteki deriye suyun ulaşması farz değildir, içine suyun sızmasına engel olan örgüleri çözmek de farzdır. Örgünün kadında veya erkekte olması aynı hükme tâbidir. Ama kendi tabiatı gereği özürsüz olduğu halde giriftleşen saçların arasına su girmiyorsa bu durumdaki bir kişi muaf tutulur. Su ne kadar saç aralarına girebiliyorsa o kadarıyla yetinilir. Suyun, bedenin her tarafına nüfuz etmesi farzdır. Bedenin çok az bir kısmı kuru kalırsa gusül geçersiz olur. Göbek çukuru ve yaraların bıraktığı çukurumsu yerlere kadar suyu ulaştırmak da gerekli değildir. Bedendeki çukur yerlere tulumba ve boru gibi şeylerle suyu ulaştırma zorunluluğu yoktur. Gaye, hiçbir zorlanmaya katlanmadan suyu bu gibi çukur yerlere ulaştırmaktır. Hamur, mum ve göz çapağı gibi suyun deriye ulaşmasını engelleyen şeylerin ortadan kaldırılıp giderilmesi gerekir. Yerinden çıkarmadıkça altına su geçmeyen dar yüzüğü çıkarmak da gereklidir. Kadının, kulağındaki küpeyi de oynatması gerekir. Kulağı delik ve fakat içinde küpe olmayan kadının, suyu bu deliğin içine girdirmesi gereklidir. Çünkü Şâfiîlere göre farz olan, bedenin dış kısmını yıkamaktır. Kulak deliği ise bedenin dış kısmından olmayıp içinden sayılmaktadır. Kulak deliğinin sadece görünen kısmını yıkamak gerekir. Ama iç tarafını yıkamak gerekli değildir. Sünnetsiz kişinin penisinin başındaki kılıfının altına da suyu ulaştırmak gerekir. Eğer kesilmeden altına suyu ulaştırmak mümkün olmuyorsa kesilmesi vâcib olur. Eğer kesilmesi sakıncalıysa bu kişinin durumu, abdest için su bulamayan, teyemmüm için de toprak bulamayan kişinin durumuna benzemektedir. Böylesine, iki temizleyiciyi yitiren kişi derler. Sünnetsiz olarak ölen kişi, üzerine namaz kılmadan defnedilir. Mûtemed olan görüş budur. Bazıları derler ki: Böyle birini bir kişi teyemmüm ettirir. Ve namazını kılar. Böylece sünnet olmanın Şâfiîlere göre vâcib olduğu anlaşılmış olmaktadır. Ki bu da, çağımızda bir sağlık gereğidir. Sünnet olmayan, câhil ve de murdardır.

Mâlikîlere göre: Guslün farzları beş tanedir.

1. Niyet: Niyet, gusülde farzdır. Gusle başladıktan sonra örfe göre aradan çok kısa bir zaman geçince de niyet edilirse, gecikmiş olunmasına rağmen sahîh olur. Gusülde niyetin zamanı, vücûdun ilk yıkanmaya başlanması zamanıdır. Niyet, Hanefilere göre müekked bir sünnettir. Hanbelîlerse niyetin, gusül için bir sıhhat şartı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Niyetsiz olarak yapılan gusül sahîh olmaz. Bununla beraber niyet, guslün asıl rüknü değildir.
Şâfiîlerse niyetin farz olduğu hususunda Mâlikîlerle sözbirliği etmişlerdir. Ancak Şâfiîler niyeti, vücûdun ilk organının yıkanmaya başlanmasından sonraya ertelemek caiz değildir demişlerdir.
2. Vücûdun tümünü suyla kaplamak: Ağız, burun, kulak deliği ve gözler vücûdun yıkanması gereken yerlerinden sayılmamıştır. Bunlara göre vücûdun dış kısmının tümünü yıkamak farzdır. İçi olan organların içini yıkamak farz değildir. Mazmaza ve istinşak gibi ağız ve burunun içini yıkamak farz değildir. Sadece sünnettir. Ama bunun yanında vücudda kırışıklıklar varsa aralarına su girsin diye bunları hareketlendirmek gerekir.
3. Muvalât: Buna çabuk davranmak da diyebiliriz. Gusül yapan kişinin hatırında kalması ve yapmaya da gücünün yetmesi halinde bir organındaki su kurumadan öbürünü yıkamaya geçmesidir.
4. Vücûdun tümünü suyla ovmak: Suyu vücûda dökme esnasında ovmak şart değildir. Su vücûda dökülüp yere damladıktan sonra da bu ovma yapılabilir. Yeter ki vücûda dökülen su kurumamış olsun. Ovmanın özellikle elle yapılması da şart değildir. Vücûdunun bir kısmını kolu ile veya ayaklarından birini diğerinin üstüne koyarak da ovarsa yeterli olur. Mendil, havlu ve benzeri şeylerle ovmak da mûtemed olan görüşe göre yeterlidir. Meselâ havlunun bir ucunu sağ eline, diğer ucunu sol eline alır ve böylece sırtını ve vücudunun diğer taraflarını ovarsa, eliyle ovmaya gücü yetse bile yine de yeterli olur. Yeterki vücuddaki su, daha önce kurumuş olmasın. Mûtemed olan görüş budur. Yine bunun gibi eline bir kese alıp vücûdunu böylece ovarsa tartışmasız olarak guslü sahih olur. Zîrâ bu, elle ovmadır. Kendi eliyle veya bir bez parçasıyla vücûdunun tümünü veya bir kısmını ovmaktan âciz olan bir kişiden ovma yükümlülüğü düşer. Böyle birinin, vücûdunu başkasına ovdurması gerekmez.
5. Saçları hilâllemek: Sık olan sakal tüylerini hilâlleme hakkında ihtilâf vardır. Bazıları bunun farz olduğunu, bazılarıysa mendub olduğunu ileri sürmüşlerdir. Vücuddaki tüy ve saçlara gelince, bunları sık olsun seyrek olsun hilâllemek ittifakla farzdır. Kadında olsun, erkekte olsun kaş, kirpik, koltuk altı ve kasık tüyleri de hilâllenmesi farz olan tüylerdendir. Saçlar örülü olursa bunlar ya iple, veya ipsiz olarak örülmüştür. Eğer iple örülmüşse ve bu iplerin sayısı üç telden fazlaysa veya üç telse gusül esnasında bu örgünün çözülmesi gerekir. Ama bu ipler üç telden az ise ve sık olarak da örülmemişse çözülmeleri vâcib olmaz. Ama sık olarak örülmüşse ve su da saçların dibindeki deriye ulaşmıyorsa, ipli olsun ipsiz olsun, örgünün çözülmesi vâcib olur.
Özetleyecek olursak deriz ki: Örgü üç veya daha fazla sayıda iple örülmüş ise tartışmasız olarak gusül esnasında çözülmesi gerekli olur. Çünkü böyle bir örgü, suyun deriye ulaşmasına engel olur. Örgü sık olduktan sonra ipli olsun ipsiz olsun, yine çözülmesi gerekir. Ama gevşek örülmüşse çözülmesi gerekmez. Yalnız süslenen gelinin durumu istisna edilmiştir. Onun örülen saçları, başına sürülen kokularla parfümler ve diğer süs malzemeleri telef olmasın diye gusül esnasında başını yıkamayıp sadece vücudunu yıkamakla yetinir. Bu süslere zarar vermeyecek şekilde başını mesheder. Eğer vücudunun her tarafına güzel kokular ve parfümler sürünmüş ise ve yıkandığı takdirde bunların telef olmasından korkuyorsa ve gusletmesi de gerekiyorsa bu vecibe kendisinden sakıt olur. Ve teyemmüm eder. Yüzük eğer darsa, fakat kullanılması mubah olan bir yüzükse ve su da altına geçmiyorsa sadece yüzüğü yıkamakla yetinilir. Çıkarmak gerekli değildir.

Hanbelilere göre: Guslün bir tek farzı vardır:

O da bedenin tümünü su ile kaplamaktır. Ağız ve burun da bedenin (yıkanması gereken) kısımlarındandır. Abdestte olduğu gibi gusülde de bunların içini yıkamak farzdır. Bedenin üzerindeki tüylerin, içlerine su girecek şekilde iç ve dışlarını yıkamak da gereklidir. Sık oldukları takdîrde suyun, dipteki deriye ulaşması zorunlu değildir. Gusül yapacak olan erkeğin, örgülerini çözmesi gerekir. Kadınlarsa zorluk ve sıkıntıya neden olduğundan ötürü cünüplükten temizlenmek maksadıyla gusül yaptıklarında örgülerini çözmek zorunda değildirler. Diplerine su gitsin diye bu örgülerini oynatıp hareket ettirmeleri gerekir. Örgülerini çözmeleri ise vâcib olmayıp menduptur. Tabiî bu, cünüblükten ötürü yapılan gusüller için söz konusudur. Hayız kanının kesilmesinden ötürü yapılan gusüllerde örgülerini çözmeleri vâcibtir. Çünkü bu, sık sık tekerrür eden bir hal değildir. Dolayısıyla bunda sıkıntı ve zorluk söz konusu değildir. Sünnetsizin penisinin başındaki kılıfın içi de bedenin dışından sayılıp yıkanılması vâcibtir. Ama altına su geçmiyorsa kesilmesi vâcibtir.

Yüzük ve benzeri takıların altına suyu ulaştırmak vâcibtir.

Guslün başlangıcında “besmele” çekmek de farzdır. Ancak bunun farz olması için iki şart gereklidir:
a. Gusül yapacak kişi, “besmele” çekmesini bilmelidir.
b. Guslün evvelinde “besmele” çekmeyi hatırlamaladır.
Şu halde “besmele” çekmesini bilmeyen çekmez. Guslün evvelinde unutan da çekmez. Dolayısıyla farz da düşmüş olur. “Besmele”yle ilgili hükümde diğer İmamlar Hanbelilere katılmamışlardır. Kaynak: https://www.sorusorcevapbul.com - Dört Mezhebe Göre Guslün Farzları

Bize Soru Sorun
Yorum Yapın

1430 - 1438 © www.SoruSorCevapBul.com