 " Gıybet "
" Gıybet "
                        
                         Henüz yorum yapılmamış.
Henüz yorum yapılmamış.
                    
                     
                    
                   
                     Gıybet Ayetinin Tefsiri
 Gıybet Ayetinin Tefsiri
                    
                        Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, "Sizden bir kimse, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?..." (Hucurat, 12)  ayetinin tefsirini şu şekilde yapmış; ayetin altı derecede gıybetten nasıl men ettiğini şöyle anlatmıştır:
                        
                    
                   
                    
                    اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَاْكُلَ لَحْمَ اَخِيهِ مَيْتًا
"Sizden bir kimse, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?" (Hucurat, 12) 
Ayetinde, altı derece zemmi (kötülemeyi) zemmeder; gıybetten altı mertebe şiddetle zecreder (men eder). Şu ayet bilfiil gıybet edenlere müteveccih olduğu (yöneldiği) vakit, manası gelecek tarzda oluyor; şöyle ki: Malûmdur; 
Ayetin başındaki hemze, sormak [اَيَا] manasındadır. O sormak manası, su gibi ayetin bütün kelimelerine girer. Her kelimede bir hükm-i zımnî (gizli bir hüküm) var. 
Birincisi, hemze ile der:
 
"Âyâ (acaba), suâl ve cevab mahalli (yeri) olan aklınız yok mu ki, bu derece çirkin bir şey'i anlamıyor?"
İkincisi, يُحِبُّ (sever) lafzıyla der: 
"Âyâ, sevmek ve nefret etmek mahalli olan kalbiniz bozulmuş mu ki, en menfur (nefret edilen) bir işi sever? 
Üçüncüsü, اَحَدُكُمْ (sizden biriniz) kelimesiyle der: 
"Cemaatten hayatını alan hayat-ı ictimaiye (toplum hayatı) ve medeniyetiniz ne olmuş ki, böyle hayatınızı zehirleyen bir ameli kabul eder?"
Dördüncüsü, اَنْ يَاْكُلَ لَحْمَ (et yemek) kelâmıyla der: 
"İnsaniyetiniz ne olmuş ki, böyle canavarcasına arkadaşınızı diş ile parçalamayı yapıyorsunuz?"
Beşincisi, اَخِيهِ (kardeşinin) kelimesiyle der: 
"Hiç rikkat-i cinsiyeniz (cinsî şefkat), hiç sıla-i rahminiz (hısım akraba ziyareti) yok mu ki, böyle çok cihetlerle kardeşiniz olan bir mazlumun şahs-ı manevîsini insafsızca dişliyorsunuz? Ve hiç aklınız yok mu ki, kendi azanızı kendi dişinizle divane gibi ısırıyorsunuz?"
Altıncısı, مَيْتًا (ölü olarak) kelâmıyla der: 
"Vicdanınız nerede? Fıtratınız bozulmuş mu ki, en muhterem bir halde bir kardeşinize karşı, etini yemek gibi en müstekreh bir işi yapıyorsunuz?"
Demek şu ayetin ifadesiyle ve kelimelerin ayrı ayrı delaletiyle;
Zemm ve gıybet, aklen ve kalben ve insaniyeten ve vicdanen ve fıtraten ve milliyeten mezmumdur (ayıplanmış). 
Gıybet, ehl-i adavet ve hased ve inadın en çok isti’mal ettikleri (kullandıkları) alçak bir silâhtır. İzzet-i nefis sahibi, bu pis silâha tenezzül edip isti’mal etmez. 
Nasıl, meşhur bir zât demiş:
اُكَبِّرُ نَفْسِي عَنْ جَزَائٍ بِغِيْبَةٍ فَكُلُّ اِغْتِيَابٍ جَهْدُ مَنْ لَا لَهُ جَهْدٌ
Yani: Düşmanıma gıybetle ceza vermekten nefsimi (kendimi) yüksek tutuyorum ve tenezzül etmiyorum. Çünkü gıybet; zaîf ve zelil ve aşağıların silâhıdır. (Mektubat) Kaynak: https://www.sorusorcevapbul.com - Gıybet Ayetinin Tefsiri