" Kur'an-ı Kerim "
Henüz yorum yapılmamış.
"Nefsini ilah edinen kimseyi gördün mü?" ayetinde ifade edilen hakikat nedir?
S. Aleyküm Hocam, merak ediyorum. Ayette nefsini ilah edenleri gördün mü diye buyruluyor. Nefsine uyanlar şirk mi işlemiş oluyor? Zaman zaman malesef nefsimize uyuyoruz. Tövbe ediyoruz ama yine de nefsimize uyabiliyoruz. Bu durumda nefsimizi ilahlaştırmış mı oluyoruz? Cevabiniz icin simdiden tesekkurler..
Cevap:
Aleykum Selam Değerli Kardeşimiz;
İslam alimleri “nefsini ilah edinen kimseyi gördün mü?” ayet-i kerimesini şu şekilde izah etmişlerdir:
“Hevasını (nefsanî arzularını) kendisine ilah edinen kimseyi gördün mü? O halde (vazîfen sadece tebliğ iken) onun üzerine sen mi vekîl olacaksın?” (Furkan, 43)
Bediüzzaman Hazretleri bu ayet-i kerimeyi şöyle açıklamıştır:
“İnsan, cibilliyeti (aslı) ve yaratılışı cihetiyle nefsini sever. Belki evvelen ve bizzat yalnız zatını sever, başka her şeyi nefsine feda eder. Allah’a layık bir tarzda nefsini medheder (Cenab-ı Hakk’a karşı yapması gereken övgüyü nefsine karşı yapar). Cenab-ı Hakk’a layık bir tenzîh ile nefsini ayıplardan uzak görür. Elden geldiği kadar kusurları kendine layık görmez ve kabul etmez. Nefsine tapar, şiddetle müdafaa eder. Hatta fıtratında emaneten verilen ve Ma‘bud-ı Hakiki’nin (hakiki ibadete layık olan Allah’ın) hamd ve tesbihi için ona verilen cihazları ve kabiliyetleri kendi nefsine sarf ederek: “Hevasını (nefsani arzularını) kendisine ilah edinen kimse” ayetinin sırrına mazhar olur, kendini görür, kendine güvenir, kendini beğenir (nefsini ilahlaştırır).” (Sözler, 17. Söz, 85)
İmam Kurtubi Hazretleri ise bu ayeti şu şekilde açıklamıştır:
"Heva ve hevesini ilah edinen kimseyi gördün mü?" buyruğu ile yüce Allah, onların, kalplerinde şirki muhafaza etmelerine rağmen ve onun üzerinde ısrar etmelerinin hayret edilecek bir hal olduğunu peygamberine bildirmektedir. Bununla birlikte onlardan herhangi bir kimse, herhangi bir delil olmaksızın bir taşa yönelip, ibadet edebiliyordu.
el-Kelbi ve başkaları dediler ki: Araplardan herhangi bir kimse bir şeyi heva ve hevesiyle sevip ona bağlandı mı Allah'tan başka ona ibadet ederdi. Ondan daha güzelini buldu mu bu sefer birincisini terk eder, daha güzel olanına tapınırdı.
Buna göre buyruk; "Heva ve hevesi ile ilahını edinen kimseyi gördün mü?" anlamındadır.
İbn Abbas dedi ki: Heva Allah'tan başka kendisine ibadet olunan bir ilahtır, sonra da bu ayet-i kerime'yi okudu.
"Heva ve hevesini ilah edinen kimse" buyruğunun heva ve hevesine (nefsin arzu ve isteklerine) itaat eden kimse, anlamında olduğu da söylenmiştir. el-Hasen'den rivayete göre; o neyi severse, mutlaka ona tabi olan kimse, diye açıkladığı nakledilmiştir ki, anlam birdir.
"O kimseye sen mi vekil olacaksın?" Onu imana geri döndürüp bu fesattan çıkartıncaya kadar onu koruyacak ve ona kefil olacak sen misin? Yani hidayet ve sapıklık senin iradene havale edilmiş, bırakılmış değildir. Sana düşen ancak tebliğdir. Bu ifade Kaderiye'nin kanaatlerini de reddetmektedir. (İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları: 12/554-555)
Ebu Muhammed ise şu şekilde izah etmiştir:
“Ey Muhammed (asm), şehvani arzularına taparak onu kendisine ilah edinen kimseyi görmez misin? Bu haliyle onu sen mi himaye edeceksin? Onun vekili sen mi olacaksın? Yoksa sen, bunların çoğunun, kendilerine okunan ayetleri işittiklerini ve Allah'ı gösteren delilleri düşündüklerini mi sanırsın? Hayır, bunlar, düşünmeyen, idrak etmeyen, hayvanlar gibidirler. Hatta tuttukları yol bakımından hayvanlardan da sapıktırlar. Zira hayvanlar otlaklarını bilirler, sahiplerine boyun eğerler. Bu kafirler ise rablerine itaat etmezler, kendilerine verdiği nimetlere şükretmezler. Bilakis nankörlük ederler.” (Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 6/186)
Zaman zaman her insan nefsine uyar ve nefsin isteklerini yapar, günaha meyleder yahut günah işler. Ancak kul hatasını bilip, hatasını kabul edip, tevbe ettiği takdirde Cenab-ı Hak kulunu affeder, tevbesini kabul eder. Nitekim ayet-i kerimede “Ancak tevbe edip iman ederek Salih amel işleyenler müstesna: işte onlar hiçbir zulme uğratılmadan cennete gireceklerdir.” (Meryem, 60) buyrulmaktadır.
Peygamber Efendimiz de hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:
“Her ademoğlu çok hata işler. Hata işleyenlerin de en hayırlısı tevbe edenler (nâdim olarak hatasından dönenler) dir.” (Tirmizî)
Ayette ki “nefsini ilah edinen kimseleri gördün mü?” ibaresinden maksadın; kusurlarını kabul etmeyen, nefsinin her dediğini yapan nefsi firavunlaşmış, nefsinin istek ve arzularını adeta ibadet haline getirmiş insanlar ve cahiliye devrinde puta ve taşlara tapan kafirler olduğu alimler tarafından tefsirlerde açıklanmıştır. Yine Cenab-ı Hakk’ın peygamber gönderdiği halde ısrarla küfür yolunda giden müşrikler de bu ayette zikredilmiş ve “Allah’a şirk koşanlar, nefsini ilah edinenler” olarak ayet-i kerimede bildirilmiştir.
Yoksa nefsinin kusurlarını görüp, nefsini kusurlu bilenler ve tevbe edenler Allah’ın izniyle affolunurlar. “ Tevbe eden, günah işlememiş gibi olur.” (Berîka) hadis-i şerifindeki müjdeye mazhar olur.
Allah’a emanet olunuz. Kaynak: https://www.sorusorcevapbul.com - "Nefsini ilah edinen kimseyi gördün mü?" ayetinde ifade edilen hakikat nedir?