" Muhtelif " Henüz yorum yapılmamış.

 

 Günahların çok işlendiği bir asırda olmamıza rağmen bu ümmet nasıl helak olmuyor?

Esselamun aleykum verahmetulahi ve berakatehu. Geçmişte işlenen günahların sonucunda Cenab-ı Allah onları helak etmiştir aynı günahların binler derece fazlaları günümüzde işleniyorken Cenab-ı Allah'ın bunları helak etmeyişinin hikmeti nedir? Şimdiden Alah Razı olsun.

Cevap:

Aleykumselam ve Rahmetullahi ve Berakatuhu

Değerli Kardeşimiz;
“Hâlbuki sen onların içinde iken Allah onlara azâb edecek değildi. Onlar istiğfâr ederken de Allah onlara azâb edici değildi.” (Enfal, 33)
Ebu Musa (ra) anlatıyor: ""Resûlullah (asm) buyurdular ki:
"Allah Teâlâ Hazretleri (şu ayetle) ümmetim için bana iki eman indirdi:
1. Sen aralarında olduğun müddetçe Allah onlara (umumi bir) azab vermeyecektir.
2. Onlar istiğfarda bulundukları müddetçe, Allah onlara azab vermeyecektir" (Enfal, 33).
Ben aralarından ayrıldım mı, (Allah'ın azabını önleyecek ikinci eman olan) istiğfarı Kıyamete kadar aralarında bırakıyorum." [Tirmizi, Tefsir, Enfal (3082)]
Bu rivayette Resulullah (asm) bir ayeti açıklıyor. Bir önceki ayet nazar-ı dikkate alınınca, muhatabın Mekkeli müşrikler olduğu görülür. Çünkü sadedinde olduğumuz ayet, onların önceki ayette belirtilen bir taleplerine cevap vermektedir. Talep şu: ““Ey Allah! Eğer bu (Kur’ân), senin katından hak (bir Kitab) ise, haydi üzerimize gökten taş yağdır veya bize elemli bir azab getir!” (32. ayet). Resulullah, Mekke müşriklerine verilen cevabın, ümmeti için kıyamete kadar muteber olduğunu, ümmeti, günahlarına tevbe ettiği müddetçe Allah’ın azab göndermeyeceğini müjdeliyor. (Kütüb-i Sitte, C. 13 S. 80 Akçağ yayınları)
Bu ayetin tefsiri hususunda yapılan izahlardan bazıları şunlardır:
“a. İçlerinde, istiğfar eden müminler olduğu sürece, Allah o kâfirlere azab etmez. Lâfız, her ne kadar umumî ise de, bu umum lafızla onların bir kısmı kastedilmiştir.
b. Allah, onların Allah'a iman eden, O'na istiğfarda bulunan birtakım çocukları doğacağını bildiği sürece, o kâfirlere azab edici değildir. Böylece onlar, çocuklarının ve zürriyetlerinin sıfatlarıyla sıfatlanmış olurlar.
c. Katâde ve Süddî, bu ifadeye "Şayet onlar, mağfiret talep etmiş olsaydılar, azab olunmazlardı" manasını vermişlerdir. Böylece, bu ifadenin zikredilmesinden kastedilen, onların mağfiret talebinde bulunmalarını istemektir. Yani, "Onlar, eğer mağfiret talebinde bulunmuş olsalardı, Allah onlara azab etmezdi" demektir. İşte bu sebepten dolayı bazı kimseler, burada zikredilen istiğfarın, "müslüman olmak" manasına geldiğini söylemişlerdir. Buna göre mana, "Allah'ın ilm-i ezelîsine göre, bunların içinde, Müslüman olacak bir kavim bulunduğu müddetçe..." şeklinde olur.” (Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, Akçağ Yayınları: 11/307)

“İşte (haddi aşarak ömrünü) isrâf eden ve Rabbinin âyetlerine îmân etmeyeni böyle cezâlandırırız. Âhiretin azâbı ise, elbette daha şiddetli ve daha devamlıdır. Onlardan önce (yaşamış) olan nice nesilleri (böyle zulümleri sebebiyle) helâk edişimiz, kendilerini hâlâ yola getirmedi mi? (Hâlbuki) onların meskenlerinde dolaşıyorlar. Şübhe yok ki bunda, (doğru) akıl sâhibleri için nice ibretler vardır. Eğer Rabbin tarafından önceden verilmiş bir söz (bir hüküm) ve ta‘yîn edilmiş bir ecel (kıyâmet vakti) olmasaydı, (bunlara da azab) elbette (hemen) lâzım olurdu!” (Ta-Ha, 127-129)

Cenâb-ı Hak, Hz. Muhammed’i (asm) yalanlayıp, inkâr edenlere niçin peşin (hemen) azab verilmediğini beyan buyurarak "Eğer Rabbinden, önceden verilmiş bir söz (hüküm) ve belirlenmiş bir zaman olmasaydı, muhakkak onlara da azab gelip yapışırdı" demiştir.

Ayette geçen "kelime"nin, (sözün, hükmün) Allah Teâlâ'nın meleklerine bildirdiği ve Levh-i mahfuz'da yazmış olduğu şu husus olduğunda şüphe yoktur: Hz. Muhammed’in (asm) ümmeti, yalanlasalar bile onların cezası ertelenecek, geçmiş ümmetlerin başına geldiği gibi, onların başına "kökünü kazıma" azabı gelmeyecektir. Âlimler, bu azabın niçin, Muhammed Ümmetinin başına gelmeyeceği hususunda, değişik izahlar yapmışlardır: Bazıları:

"Çünkü Allah, onlar içinde (yani Kureyşliler, Hz. Peygamber’in (asm) ilk muhatapları içinde), iman edeceklerin olduğunu biliyordu" derken, bazıları: "Allah, onların neslinden iman edecek kimseler bulunacağını biliyordu. Şayet onlara azab indirecek olsa, bu azab hepsini içine almış olurdu demiştir. Diğer bazıları da: "Bu husustaki hikmet gizlidir. Onu sadece Allah bilir" demişlerdir. Ehl-i sünnet şöyle demiştir:

"Cenâb-ı Hakk'ın mâlikiyyet hükmü vardır: O, hiçbir sebeb olmaksızın, dilediğine fazlını, dilediğine azabını verir. Çünkü eğer O'nun fiili, bir sebeb ve illetten dolayı olmuş olsaydı, o zaman o illet ve sebeb kadim ise, bu fiil de kadim olurdu; eğer hadis ise, o zaman o illet de, başka bir illete muhtaç olurdu ve teselsül gerekirdi. İşte bundan ötürü, muhakkik âlimler: " Her şey, hiçbir illet ve sebebe bağlı olmaksızın, Allah'ın yaptığı ve yarattığıdır" demişlerdir.

Ayette bahsedilen "ecel-i müsemmâ” (belirlenmiş bir ecel, bir zaman) hususunda, şu iki görüş ileri sürülmüştür:
a) Bu, "Eğer o azab için, yani Bedir Günü için belirlenmiş bir zaman olmasaydı..." demektir.
b) Bu, "Eğer âhirette o azab için belirlenmiş bir zaman olmasaydı" demektir ki bu ikinci görüş, doğruya daha yakındır. Buna göre ayetin manası, "Eğer bu azabın âhirete bırakılması şeklinde önceden verilmiş bir hüküm bulunmasaydı" şeklindedir. Bu tıpkı, "Daha doğrusu, onlara va'd olunan asıl (azabın) vakti, o saattir (kıyamettir)" (Kamer, 46) ayetinde ifade edildiği gibidir. İşte geçmişte verilmiş böyle ilâhi bir hüküm olmasaydı, o zaman onların Hz. Peygamber’i (asm) yalanlayıp, eziyet etmelerine karşılık, onlar için ilâhi ceza hemen verilirdi.

(Fahreddin Razi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb)

Ayrıca; Peygamber Efendimiz’in (asm) şahs-ı manevisinin kıyamete kadar içimizde bulunması ve O’nun (asm) sünnet-i seniyyesini muhafaza edip ihyasına çalışan zümrelerin varlığı toplumun helakine engel olduğu gibi maddi manevi birçok belanın da def’ine sebeptir.

Allah’a emanet olunuz. Kaynak: https://www.sorusorcevapbul.com - Günahların çok işlendiği bir asırda olmamıza rağmen bu ümmet nasıl helak olmuyor?

Bize Soru Sorun
Yorum Yapın

1430 - 1438 © www.SoruSorCevapBul.com