" Fıkıh "
1 yorum
Çocuğunu düşüren bir kimse namaz kılmalı mı?
Çocuğunu düşüren bir kimse namaz kılmalı mıdır? Organları belirgin düşük ve belirgin olmayan düşükte bu husus değişir mi?
Cevap:
Organları belirgin olan düşük:
Saç, tırnak, el, ayak, parmak gibi organlarının bir kısmı belirgin hale gelmiş olan düşüklerde, anne adayının görmüş olduğu kanamalar, lohusalık olarak değerlendirilir. Burada dikkat edilmesi gerekli olan husus, bütün organların belirgin hale gelmiş olmasının şart koşulmadığıdır; bir kısım organların belirgin hale gelmiş olması yeterlidir.
Organları belirgin olmayan düşük:
Organlarının bir kısmı dahi belirgin hale gelmemiş olan düşüklerde, anne adayının görmüş olduğu kanamalar, şu şekilde değerlendirilmiştir:
1. Eğer anne adayı, organları belirgin olmayan bu düşükten önce en az on beş gün temizlik görmüş ve düşükten sonra görmüş olduğu kanama üç günü aşmışsa bu kanama, âdet kanamasıdır. Böyle bir durumla karşılaşan anne adayının gördüğü kanama on günü aşarsa hamilelikten önceki yerleşik âdetine döner.
Meselâ yerleşik âdeti yedi gün ise, düşükten sonraki on günü aşan kanamanın ilk yedi günü âdet kanaması, geri kalan kanamalar özür halidir. Anne adayı, yedi ile onuncu gün arasında kılamadığı namazlarını, Ramazan ayına denk gelmiş ise oruçlarını kaza eder. Onuncu gün dolunca gusül abdesti alıp normal hayatına döner. Kanama devam ettiği sürece özür hükümlerine riayet eder.
2. Eğer anne adayı, organları belirgin olmayan bu düşükten önce en az on beş gün temizlik görmüş ve düşükten sonra görmüş olduğu kanama üç günü aşmamışsa meselâ iki gün kanamadan sonra kanama kesilmişse takip eden on beş gün içerisindeki akıntılarına dikkat etmelidir. Bu akıntılarda iki durum ortaya çıkabilir:
Birinci durum: Kanamanın kesilmesini takip eden on beş gün içerisinde beyazın dışında bulaşık bir şekilde de olsa kanama gördüğü takdirde, kanamanın hükmen üç günü aştığı ve âdet hali olduğuna hükmedilir. On beş gün içerisinde görmüş olduğu bu kanama, düşükten sonraki on gün içerisinde ise ve arkasından on beş gün temiz kalmışsa, bu son kanamaya kadar âdet halinin sürdüğü kabul edilir.
Ancak kanamanın kesilmesinden itibaren on beş gün içerisinde gördüğü bu kanama düşüğü takip eden on günden sonraki bir güne denk geliyorsa, hamilelikten önceki yerleşik âdetine itibar edilir. Hamilelikten önce yerleşik âdeti kaç gün ise düşükten sonra o kadar gün âdet hali, geri kalan günler ise özür kanaması olarak değerlendirilir.
İkinci durum: Eğer kanamanın kesilmesinden sonraki on beş gün içerisinde kanama görmezse, düşükten sonra üç günden az olarak görmüş olduğu kanamaların özür olduğu kesinleşir.
3. Eğer anne adayı, organları belirgin olmayan bu düşükten önce en az on beş gün temizlik görememişse, düşükten sonra görmüş olduğu kanama özür kanamasıdır. Çünkü hamilelikten önceki âdet kanamasının bitiminden henüz on beş gün geçmeden düşük olmuş demektir. Âdet kanamasının bitiminden sonraki on beş gün içerisinde görülen kanamaların özür kanaması olduğunu daha önce ifade etmiştik. Böyle bir olayın meydana gelmesinin, normal şartlarda uzak bir ihtimal olduğunu ifade etmek isteriz.
*Özür durumunda namaz abdestin sıhhatine dikkat ederek kılınır.
Organları belirgin olup olmadığı bilinmeyen çocuk:
Organlarının belirgin olup olmamasıyla anne adayının tâbi olduğu hükümlerde değişiklik olduğu için düşük tehlikesi bulunan hanımların çok dikkat etmeleri gerekmektedir. Allah'tan muhafaza etmesini dilemekle birlikte, bir anne adayının başına böyle bir halin gelmesi durumunda, düşüğün organlarının belirgin olup olmadığını ya kendisinin tespit etmesi veya güvenilir bir kimseye tespit ettirmesi şarttır. Çünkü kendisini ve çevresindeki insanları ilgilendiren farz veya haram derecesinde birçok hüküm, düşüğün organlarının belirgin olup olmadığına bağlıdır. Bu konuda gevşeklik gösterilmesinin ağır bir vebali de beraberinde getirdiği unutulmamalıdır. Herhangi bir sebeple düşüğün organlarının belirgin olup olmadığı bilinemediği takdirde düşükten sonra görülen kanamalar devam ettiği sürece nasıl davranılacağı iki şekilde ele alınmıştır:
1. Eğer düşük, anne adayının önceden gördüğü âdet günlerine denk gelmişse, âdet günlerinin bitimine kadar âdet yasaklarına riayet eder. Çünkü bu günlerde gördüğü kanama, ya âdet kanaması ya da lohusalık kanamasıdır. Her iki halde de namazlarını kılamaz ve oruç tutamaz. Âdet günleri bittiği halde kanaması devam ediyorsa, gusül abdesti alır ve âdet günlerinde görmüş olduğu temizlik süresi kadar temizliğinden şüpheli olarak namazını kılar, ramazan ise orucunu tutar. Temizlik günleri kadar süre dolduğu ve ikinci âdet günleri geldiği halde hâlâ kanama devam ediyorsa tekrar âdet yasaklarına uyar. Âdet günleri bittiğinde kanama kesilmemişse yine gusül abdesti alır ve peşinden temizlik süresi kadar şüpheli olarak namazlarını kılar ve ramazana denk gelmişse orucunu tutar. Böylece düşükten sonra kırk gün doluncaya kadar yerleşik âdetinin bulunduğu günlerde âdet yasaklarına riayet eder; âdet süresi bitince -kanama devam etse dahi- gusül abdesti alır ve özür hükümlerine uyarak normal hayatına devam eder. Kırkıncı günden sonra önceden yerleşik olan temizlik günlerinde kesin olarak ibadetlerini yerine getirir; artık şüpheye yer yoktur. Çünkü lohusalığın en uzun süresi de tamamlanmıştır.
2. Eğer düşük, anne adayının önceden gördüğü temizlik günlerine denk gelmişse, kanama devam ettiği takdirde temizlik günlerinin bitimine kadar şüpheyle ibadetlerini yerine getirir. Âdet günleri girince, âdet yasaklarına riayet eder. Âdet yasaklarının bitiminde gusül abdesti alır ve kırkıncı gün doluncaya kadar şüpheyle ibadetlerini yerine getirir. Kırkıncı gün dolduğu halde kanama halâ devam ediyorsa, yerleşik âdetinin olduğu günlerde âdet yasaklarına riayet eder; âdet günlerinin bitiminde gusül abdesti alıp özür hükümlerine dikkat ederek normal hayatını sürdürür.
Yukarıdaki hal ile karşılaşan bir hanımın doktor kontrolünde bulunması gerekir. Yeni gelişmelerle tıp, bu kanamanın âdet veya lohusalık kanaması olduğunu tespit edebilir. Kesin bir tespit söz konusu olursa, bu tespite göre hareket edilmesi lâzımdır. Kaynak: https://www.sorusorcevapbul.com - Çocuğunu düşüren bir kimse namaz kılmalı mı?
Kaynak: İbn Abidin, Menhelu'l-Varidin, Mecmu'atü'r-Resâil